1- SATRANÇ
Bir yolcu gemisinde yolları kesişen iki farklı zihnin düellosunu anlatır Satranç. Kendini beğenmiş, dünya satranç şampiyonu Czentovic'i alt etmeyi aklına koymuş bir grup, mucize kişi Dr.B'nin verdiği taktiklerle yenilmekten son anda kurtulmuştur. Babasının ölümünden sonra bir rahip tarafından yetiştirilen Czentovic'in gelişmemiş zekâsına rağmen tek bir yeteneği vardır, satranç... Dr. B ise Nazi döneminde esir düşmüş Avusturyalı bir göçmendir.
Uygulanan psikolojik işkencelerden kurtulmak için çareler ararken, şans eseri bulduğu bir satranç kitabına tüm benliğini teslim etmiştir. Bir odada, tek başına, akıl almaz yöntemlerle satrançta ustalaşmış ve bunun neticesinde akıl sağlığını yitirmiştir. Gemide, gerçek bir oyuncu ile yıllardan sonra ilk kez oynayacaktır. Bu onun oynayacağı son satrançtır. Stefan Zweig, intiharından kısa bir süre önce kaleme aldığı Satranç'ta psikoloji alanındaki birikimini ustalıkla kullanmıştır.
Dr.B'nin ruhsal gelgitlerini nefes kesen bir yoğunlukla okuyucuya aktarabilmeyi başarmıştır.
2- MÜREBBİYE
Büyüklerin karmaşık ilişkilerini ve sırlarını sonsuz bir merakla gözlemleyen çocuklar, Alman edebiyatının ustası Stefan Zweig'ın eserlerinde sıkça kendine yer bulur. Mürebbiye isimli kısa öyküsünde de, iki küçük kız kardeş, mürebbiyelerinin herkesten sakladığı sırrını öğrenirler. Adım adım talihsiz bir sona sürüklenen mürebbiyeleri için bir şey yapamamak kalplerini gün geçtikçe daha fazla kederle dolduracaktır.
Alman dilinin en çok okunan yazarlarından olan Stefan Zweig'ın kitapları ellinin üzerinde dilde, milyonlarca baskıya ulaştı. Kısa hikâyeleri kadar biyografileriyle de dünya edebiyatının en önemli figürlerinden biri olan Avusturyalı yazar Zweig'ınMürebbiye isimli kitabı, benzersiz üslubuyla kaleme aldığı dört farklı hikâyesini içeriyor: Mürebbiye, Unutulan Hayaller, Kadın ve Doğa, Bir Yaz Hikâyesi.
Zavallı mürebbiyemiz, dedi yine bir tanesi çok üzgün şekilde. Sürekli, ama sürekli bir merhamet iniltisi halinde bu cümle çıkıyordu ağızlarından.
3- KARDEŞİNİN ÖLÜMSÜZ GÖZLERİ
Dünyaca ünlü edebiyatçı Stefan Zweig'ın kaleme aldığı bu hikâye kendi halkı tarafından erdemin dört adıyla onurlandırılan Virata'nın kişilik-kimlik arayışı içindeki uhrevi yolculuğunu anlatmaktadır. Birwagha topraklarında yaşanan bu ezoterik öyküde nihai erdem olan dürüstlük mefhumunun peşinden giden Virata, bugün dahi geçerli olan öğütleriyle insan-ı kâmil olma yolundaki tecrübelerini her yaş ve kültürdeki okurun anlayabileceği bir şekilde anlatmaktadır.
Eylemden uzak olarak gerçekten hareketten kaçamazsın.
Bir an için bile her şeyden asla özgür olamazsın.
BhagavadGita, Üçüncü Şarkı
Hareket nedir? Hareketsizlik nedir?
Bu sorular sıklıkla Bilgelerin kafasını karıştırdı.
Çünkü harekete dikkat etmeliyiz, yetkisiz harekete dikkat etmeliyiz. Aynı şekilde hareketsizliğe de dikkat etmeliyiz.
Eylemin doğası anlaşılmazdır.
BhagavadGita, Dördüncü Şarkı
4- OLAĞANÜSTÜ BİR GECE
Okuyacağınız bu kitap; Avusturyalı yedek subay Baron Friedrich Michael von R........'nin 1914 yılının sonbaharında Rava Ruska savaşında ölümünün ardından masasının üzerinde mühürlü bir paket içinde bulunmuştur ve ailesi tarafından Stefan Zweig'e iletilmiştir.
Zweig, her ayrıntısına sadık kalıp sadece isimleri değiştirerek, ekleme yapmadan bu eseri okurlarıyla buluşturmuştur.
O akşam yaşayacağım son bir karanlık an kalmıştı, o da mutluluk içinde evime ulaştıktan sonra kapıyı açıp odama giden karanlık koridora girdiğim andı. Eskiden yaşadığım bu eve girersem, eski yaşantıma dönecekmişim korkusu içimde belirdi. O eski ben in uyuduğu yatağa yatarsam sanki o akşam büyük bir memnuniyetle kurtulduğum tüm o eski şeyler yeniden üzerime hücum edecekmiş gibi geldi. Hayır, eski hâlime geri dönemezdim. O, gerçek dünyadan kopuk, kusursuz görünen, duygusuz beyefendiye dönüşemezdim. Öyle olmaktansa suç ve dehşet karanlıklarında yeniden kaybolurdum daha iyi. Ama hayatın gerçekliğini tatmalıydım. Yorgundum, anlatamayacağım kadar yorgun. Fakat uyumaktan, uykunun o gece benliğimde uyanan tüm o sıcak, capcanlı ve samimi duyguları alıp götürmesinden, uyanınca yaşadığım her şeyin kısacık ama asılsız olağanüstü bir rüyaya dönüşmesinden korkuyordum...
5- KORKU
Irene Wagner, şehrin önde gelen zengin avukatlarından birinin eşi. Tam bir burjuva hayatı sürdürdüğü lüks içindeki eğlenceli yaşamı, gün gelir Irene'i tatmin etmez olur. Tehlikeli ve yasak olanın cazibesine kapılarak, genç bir piyanistle bir ilişkiye başlar. Ne ki, bir süre sonra piyanistin sevgilisi onu yakalar ve yaptığı şantaj ve manevi işkencenin şiddetini her geçen gün arttırır. Olanları kocasının öğrenme korkusu, her şeyini kaybetme endişesi Irene Wagner'i öyle bir etkisi altına alır ki, ruhu adeta bir mengeneye hapsolur...
Dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Stefan Zweig, kitabın şaşırtıcı sonuna dek gerilimi diri tutuyor.
Kocası fark ettirmeden Irene'e yaklaştı. Parmaklarının çıplak kolunu okşadığını hissetti ve gözlerinde garip bir ışık vardı. Şu an o sağlam vücuduna doğru atılıp, ona sıkı sıkı sarılıp her şeyi itiraf etmek için bir arzu duydu içinde; acı çektiğine şahit olduğu bu anda ona sarılıp kendisini affetmeden bırakmamak için. Ama yanan lambanın donuk ışığı yüzünü aydınlatıyor ve utanıyordu. Konuşmaya korkuyordu.
Devamı
Format |
:Kitap |
Barkod |
:2018250182504 |
Yayın Tarihi |
:0000-00-00 |
Sayfa Sayısı |
:424 |